AKADEMİNİN DEĞERSİZLEŞMESİ (*)
Ülkemizde 209 üniversite var.
Onlarca üniversitesi olan iller…
Küçük ilçelerde fakülteler...
yüksek okullar...
***
Üniversiteleşme oranımız dünyanın en gelişmiş ülkelerinin çok üzerinde.
Aşağıdaki tablo da bunu destekliyor.
***
Türkiye’de atanmayı bekleyen öğretmen adayı sayısı 500 bin.
İhtiyaç duyulan öğretmen sayısı da 170 bin civarında.
330 bin fazla öğretmen adayı!...
Nasıl bir plânlama yapıldı da bu kadar öğrenciye/gence yazık edildi!
Peki nasıl bir gelecek bekliyor bu ihtiyaç fazlası gençleri?
***
Yüksek lisans mezunu Batuhan, çaycılık yapıyor.
Üniversite mezunu 3 çocuk annesi Özlem, özel halk otobüsünde şoför!
Matematik öğretmeni Kâmil, bir lisede müstahdem...
Fen Bilgisi öğretmeni Alev, palyaçoluk yapıyor.
Türkçe öğretmeni Ramazan, servis şoförü.
Sosyal Bilgiler öğretmeni Orkun, su tesisatçısı.
Beden Eğitimi öğretmeni Ahmet, çaycı.
Bankacılık okuyan Erkan, çiftçi.
Görsel İletişim okuyan Beyza, çağrı merkezinde.
Erciyes Üniversitesi mezunu Kamile, kasiyerlik ve garsonluk yapmış.
***
Bir belediyemiz 200 şoför ve bekçi alacak...
52.000 kişi müracaat ediyor. 45.000’i üniversite mezunu...
***
Adıyaman adliyesine 9 temizlik işçisi alınacak...
5.000 müracaatın 2.000’den fazlası üniversite mezunu.
***
ÇAY-KUR 210 mevsimlik işçi alacak.
35.000 müracaat yapılıyor ve yarıdan fazlası üniversite mezunu.
***
Şoförlüğü, garsonluğu, tesisatçılığı küçümsediğim sanılmasın…
bekçiliği, kasiyerliği, mevsimlik işçiliği de…
Asla…,
Toplumun ihtiyacını karşılayan her meslek değerlidir…
kutsaldır...
***
Önemli olan eğitime harcanan yıllar ile sonrasında yapılan iş arasındaki uyumdur.
“Servis şoförlüğü” için üniversite bitirmeye gerek yoktur örneğin.
Çaycılık yapmak için de üniversite okumak gerekmez…
Müstahdem olmak için de...
Ve su tesisatçısı olmak için...
***
Düşünüyorum da bu kadar üniversite açmaya gerek var mıydı acaba?
Almanya ile nüfusumuz hemen hemen aynı.
Ancak üniversite okuya öğrenci sayımız Almanya’nın 2,5 katı…
Nasıl bir eğitim plânlaması yapıldı da yıllar süren eğitim süreçlerinin sonunda gençlerimiz gördükleri eğitimle ilgisiz/alâkasız işler yapmak zorunda kaldılar.
Ya da halkımızın çocuklarını mutlaka bir üniversitede okutmak hevesinin altında hangi psikolojik, sosyolojik nedenler var?
Bu da başka bir yazının konusu…
(*) Başlık ve Tablo 2, Prof. Kemal GÖZLER’in aynı adlı makalesinden alıntıdır…