Yıl 1979.
Ekim ayının sonu. Ve kurban bayramının da.
Ertesi gün babamla yolculuğumuz var Kars'a.
Öğretmen olarak ilk atamamın yapıldığı ile.
***
Dükkândayız. Kendi dükkânımızda. Akşam ezanı okundu okunacak. Babam abdestini aldı, ezanın okunmasını bekliyor.
Bir kasvet var ortalıkta. Bir kasvet köyün üstünde.
Dışarıda yağdı yağacak bir hava.
Ve çamur...
Neşesi yok hiç bir şeyin.
Sadece köyün mü? Türkiye'nin neşesi yok. Tüm ülkenin...
Her gün onlarca genç ölüyor çatışmalarda.
Sağ sol çatışmalarında...
Bugün solcunun elindeki silahtan çıkan mermiler üç-beş sağcıyı öldürürken, ertesi gün el değiştiren aynı silahtan çıkan mermiler üç-beş solcuyu öldürüyor.
Yok oluyor gençler her gün üçer beşer...
***
Yok olan sadece gençler mi?
Herşey!..
Huzur yok. güven duygusu da...
***
Her türlü yemeklik yağ, tüpgaz, mazot, sigara...
Yok hiç biri.
Çoğu karaborsada...
Yani rafta değil.
Tezgâh altında.
Gizli...
Ve yüksek fiyata...
***
Şehirlerin ana caddelerinde çocuklar... ana caddelerde ve köşe başlarında...
Ağızlarda bildik nakaratlar.
Kent var, Marlboro var!..
Kent var, Marlboro var!..
Ama tezgâhlarda Samsun sigarası yok.
Maltepe sigarası da...
Onlar karaborsa!..
Yabancı sigara var!.. Yerli sigara yok!..
Amerika'da üretilen var. Hem de kaçak olarak... Türkiye'de üretilen yok!..
***
Büyücek bir dükkânımız vardı.
İshâl ilacından tarımsal ilâca, sera naylonundan tüpgaza, lamba camından eşek nal mıhına her şey vardı. Elektrik ve su tesisat malzemeleri de cabası. Ha bir de cam... Evet, cam da satardık.
***
O kıtlıkta bizde de olmazdı sigara, yağ, şeker, tüpgaz, vs.
Olmazdı değil. Olurdu elbet. Ama kıt.
Babam Tekel'e gider, sadece yirmi beş paket Samsun ya da Maltepe sigarasıyla dönerdi.
O zaman sigaralar her il ve ilçedeki Tekel binalarında satılırdı.
Sadece yirmi beş paket sigara. Yüzlerce müşteriye sadece yirmi beş paket...
Ve biz de has müşterilerimize verirdik elbet. Her ihtiyacını bizden alana.
***
Bir gürültü oldu dışarıda.
Bir traktör durdu tam da karşımızdaki komşumuzun dükkânının önünde. Vagonu jandarma dolu bir traktör.
Jandarmalar, komutanın sert ve çığlık çığlığa emriyle teçhizatsız, vagondan hızla atlayıp komşu dükkâna daldılar. Dalmalarıyla kucaklarında yağ kutularıyla çıkmaları bir oldu. Elleriyle koymuş gibi... Tekrar girip dükkâna tekrar çıktılar ellerinde yağ kutularıyla.
Komşumuz yağ bulmuştu piyasadan. Biraz pahalıydı ama hiç olmazsa faturalıydı ve köylünün de yağa ihtiyacı vardı.
Müşteri, biraz pahalı da olsa yağı bulabildiğine şükrediyordu elbet.
Komşumuzun feryatları bir işe yaramadı.
Traktör, vagonunda askerler ve yağlarla, oraya toplanmış köylülerin sessiz bakışları altında uzaklaştı oradan.