Zulüm...

Eylemin adı. Fiilin.

Peki ya zalim?

O da zulüm fiilini işleyenin sıfatı.

Failin yani.

***

Zülüm, haddi aşmaktır.

"Hak" olanı ortadan kaldırmaktır bir başka ifadeyle.

Ve adalet duygusunun kaybedilmesidir...

***
Peki kim yapar zulmü? ya da kimler?

İstisnasız güç sahipleri. İktidar sahipleri ya da.

Tüm güç ya da iktidar sahipleri mi?

Elbette ki hayır.

"Ahlâk"tan ve vicdandan arındırılmış gücün ve iktidar sahiplerinin ortak sıfatıdır zalimlik...

***
Kime ya da kimlere yapılır zulüm?

Hep güçsüzlere!

Her halukârda "güçsüz"lere!

ve savunmasızlara!

***
Çağımız adeta zulüm çağı!

Dolayısıyla zalimlerin çağı!

Ahlâkı olmayan gücün ve güçlülerin, savunmasız güçsüzleri ve mazlumları yok ettiği bir çağdayız.

Adeta soykırımların yaşandığı bir "post-modern" çağ!..

***
Ve bu çağda zulmün karşısında kimin nerede durduğu da bir başka problematik.

İnsanlık ailesinin zalimler ve zalimlerin zulümleri karşısındaki konumlarından söz ediyorum.

Konumlanışlarından.

"Zulüm" değil sanki meselemiz!

Zulüm, kimin yaptığına göre değişen bir kavram!

Ya da kimlere karşı yapıldığına göre anlam kazanan bir kavram.

İşte burada insanoğlunun zulüm karşısındaki ikircikli durumu tüm çıplaklığıyla ortaya dökülüyor.

İkircikli ve iki yüzlü tutumu.

Örneğinin 1915 Ermeni tehcirini "soykırım" olarak kabul edenlerin, Çin'in, Doğu Türkistan'daki Uygur Türk'üne uygulamış oldukları vahşete sessiz kalmaları bir ikiyüzlülüktür.

Ya da tam tersi durum da aynı sıfata lâyıktır.

Ezidiler için bağıranların, Suriyeli Müslüman sığınmacılar ya da Arakanlı Müslümanlar için sessizlikleri; Suriyeli Müslüman sığınmacılar için bağıranların Ezidiler için sessizlikleri utanç vericidir.

Hrant Dink öldürüldüğünde "Biz de Ermeni'yiz!" diye meydanları dolduranların, örneğin Mısır'da idama gönderilen Mursi için "Biz de Mursi'yiz!" diyemeyişleri bir başka ikiyüzlülüktür. Ya da tam tersi...

Paris'teki Charlie Hebdo saldırısı için Paris sokaklarını dolduranların Çin'in Uygur Türk'üne yaptığı zulme sessiz kalmaları "ikiyüzlülük"ten başka hangi kavramla açıklanabilir.

***
Burada "karşı" durulan şey zulmün kendisi değildir aslında. Karşı durulan şey, "kendimize" ya da "bizimkilere" yapılan zulmün kendisidir!

Ötekilere yapılıyorsa eğer, susmak lâzım! "Bana dokunmayan yılan!.." misali...

Öyle mi!..

Utanmak lâzım!..

Oysa ne demişti Yüce Rab:

"Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın."

***

Zalimleri arsızlaştırıp, soysuzlaştıran tam da bu ikiyüzlülüğümüzdür. 

İnsanlığın ikiyüzlülüğü.

"Zalimim zulmü varsa, mazlumun da Allah'ı var."

Amenna...

Evet, zalimlerin zulmü karşısında bu kadar parçalı, bu kadar ikircikli ve ikiyüzlü olan insanoğluna karşı umudumuz gerçekten Allah'a kalmıştır.

*** 

İşte tam da bugün, bir sol slogan olarak, "Susma! Sustukça sıra sana gelecek." repliği bir gerçekliğe tekabül etmektedir.

İnsanlık, kim ya kime yapıldığından bağımsız olarak "zulmün bizatihi kendisine" karşı ayaklanmadıkça "zalimler çağı" devam edecektir ve işimiz gerçekten Allah'a kalacaktır.

Ve Allah, bu zalimler ve onların zulümleri karşısındaki sessizliğimizden dolayı da bizleri hesaba çekecektir.