• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Üyelik Girişi
ANI ÖYKÜLERİM
ZEKAİ GÖRGÜLÜ
z.gorgulu@hotmail.com
BIRAKINIZ ÇOCUKLAR KENDİLERİNİ ÖZGÜRCE İFADE ETSİN
18/08/2014
Okulumuza yeni atanan öğretmen arkadaşım, andımızı söylemekte olan onca öğrencinin önünde bana dönerek:
"Bırak hocam! Bırak da çocuklar kendilerini "özgürce" ifade etsinler!" dedi.
Sinirli...
Delici bakışlar gözlerinde...
Nefret kusan...
Küçümseyen...
Dışlayan...
Ve kibirli...
Dondum...
Öğrencilerin karşısında arkadaşa cevap vererek tartışmayı sürdürmek çok da mantıklı değildi.
Öğretici de...
Ancak hazmedilebilir bir saldırı da değildi açıkçası...
***
Bu kasaba okuluna atandığımın daha ilk gününde çocukların andımızı söyleyiş tarzları dikkatimi çekmişti.
"Tüüürküm!
Doooğruyum!
Çaalışkaaanım!
İiiiilkem.
Küüçüklerimi kooruuumak.
Büüyüklerimi saaaaymak...
***
Tuhaf, melodik bir ritmi vardı.
Vurgu ve tonlama vahameti üst derecede.
Andımızın ima ettiği anlamdan çok uzak...
***
Önce kendi sınıfımda bu yanlışı düzeltmeye çalıştım. Başardım da.
Ancak dışarı da andımız söylenirken benim öğrencilerimin sesi diğer sınıfların arasında boğuluyor.
Nöbetçi olduğum günlerde bizzat kendim bu söyleyiş tarzına müdahale edip nasıl söylenmesi gerektiğinin örneğini veriyorum.
Yıllardır oluşmuş bu söyleyiş tarzını değiştirmek kolay değildi...
İki gün müdahale etmesem, üçüncü gün derhal eski söyleme geri dönüyordu çocuklar.
***
Yeni bir öğretmen arkadaş çıkageldi günün birinde.
Zayıf, uzun boylu.
Kafasının ön tarafındaki saçlar ne kadar dökülmüşse ve zayıfsa, bıyıkları o kadar sık ve gür.
Politik kimliğinin bir sembolü olarak ağzını tamamen kapatmış olan bıyıkları dikkat çekici...
Ve katlanarak ceketinin dış cebine konmuş gazetenin adı dışarıda...
Okunacak şekilde...
Okunsun diye!..
Duruşundaki bu politik mesaj, söylemlerine de hakim.
Sorgulayan...
Mevcut olanı hep eleştiren...
Yerleşik olana hep muhalif...
Geleneksel olanı yeniliğin önünde engel gören bir kakış.
Öğrencilerin davranışlarına ya da kendilerini ifade ediş biçimlerine müdahaleyi "baskı" olarak gören bir "özgürlük" anlayışı...
***
Aktif sendikacılık yaşamı, bizimle ilişkilerinde de belirleyiciydi.
Hayatı sürekli sendikal söylem üzerinden anlama, anlamlandırma çabası çok baskındı...
Futbol, kapitalizmin sömürüsünü perdeleyen bir hipnozdu ona göre!
Bu anlamda futbol konuşmak anlamsızdı!
Pop müzik, gençleri sınıf bilincinden uzaklaştırıyor, onları bohemleştiriyordu!
Ahmet Kaya da şarkılarıyla Kürtlerin Kürtlüklerini sömürüyordu...!
Masallar uyuşturuyordu..!
Kaynak kitap aldırmak, eğitimin özelleşmesi ve velileri sömürülmesi demekti...!
Mevcut ders kitapları çağdaşlıktan uzaktı ve sisteme itaatkar "kullar" yetiştiriyordu...!
Yılbaşında piyango bileti almak "günah" derseniz gerici; piyango, emeği öteleyen ve emekçileri uyuşturan bir sömürü aracıdır deyince devrimci oluyordunuz!
Faiz de "günah" değil, sömürme aracıydı...!
Emekçi öğretmenlerin sendikalı olmaları, öğretmenlik onurunu korumaları için gerekliydi. Bu söz, benim gibi sendikasız olanları yönelikti.
Ama karşıt sendika satılmıştı...
Emek düşmanıydı...
Hayatı emek-sermaye çelişkisi üzerinden üreten bu bakış, sohbet etmemizi de engelliyordu.
İdeolojinin ürettiği kavramlara hayatı boğduran bir bağnazlık...
***
O gün sabah öğrenciler yine eski alışkanlıklarına dönerek okumaya başladılar andımızı.
Nöbetçi öğretmen de yeni arkadaşımız.
Durdurdum öğrencileri. Kıdemliyiz ya hani..!
"Vurgu ve tonlamalara dikkat ederek okuyacağız." dedim.
Kulağımın dibinde ıslık gibi bir ses!
İrkildim...
Zayıf, uzunca yüzünün göz çukurlarında göz bebekleri fıldır fıldır.
Uzun pos bıyıklarının gerisinde ağzı, karanlık bir tüneli andırıyor.
"Bırak hocam! Bırak da çocuklar kendilerini "özgürce" ifade etsinler!"
***
Daha ilk teneffüste, öğretmen odasında sobanın hemen yanı başında üzerinden buharların çıktığı çayını karıştırırken yanına vardım:
"Biraz görüşebilir miyiz?" dedim dışarısını işaret ederek.
Sınıfıma yöneldim. O da peşimde. Öğrencilerin tamamını dışarı çıkardım.
Soğuk bir sessizlik her yerde...
Dolabın kapağını açıp, rastgele iki öğrencinin klasörünü çıkarıp masanın üzerine koydum.
Merakla beni takip ediyor, bir yandan da çayını yudumluyor.
Kibirli ama ürkek...
Sanki biraz da sıkıntılı...sıkılgan...
Klasörlerden birini açtım.
Bir yazı...
Öğrenciye ait...
Altı kırmızı kalemle çizilmiş cümleler...
Öğrenci beni eleştirmiş...
Öğrenciler arasında ayrım yapıyormuşum...
Çok bağırıyormuşum... vs...
"Altı çizili cümleleri okur musunuz?" dedim.
Okudu...
"Bu öğrenci kendini özgürce ifade etmiş mi?"
Sustu...
Diğer klasörü açtım...
Bir başka öğrenciye ait...
Yine kağıtta altı kırmızı kalemle çizilmiş cümleler.
Öğrenci, "orman kardeşliğinden" söz etmiş:
"Ormanda çeşit çeşit, farklı farklı bitkiler, kuşlar, kelebekler, çiçekler birbirlerini öldürmeden, yok etmeden barış içinde yaşarken, biz insanlara ne oluyor da bir birimizi Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu diye öldürüyoruz?" diye yazmış...
"Bunu da okur musunuz?" dedim kağıdı kendine uzatarak.
Okudu...
Bu öğrenci de kendini özgürce ifade etmiş mi?
"Evet..." dedi mırıldanarak...
"Peki siz bana ‘andımızı' söylemenin ‘özgürcesi' nasıl oluyor açıklayabilir misiniz?
Mesela İstiklal Marşı'nı söylemenin de özgürcesi var mı?
Ya da Aşık Veysel'in ‘Benim sadık yarim kara topraktır' türküsünü söylemenin" özgürcesi nasıl oluyor?"
"Özür dilerim hocam. Ben sizi yanlış anlamışım." dedi elini dostça uzatarak.
Utangaç... Ama kibri elden bırakmadan... Başöğretmen edasıyla...
Tabi bu benim sorularımın cevabı değildi...
Beni ideolojik olarak yanlış tanıdığını ima ediyor..!
Yoksa müdahalemin yanlışlığını/doğruluğunu değil.
Yaptığım işin değeri, ideolojik duruşuma göre değişiyordu!
***
Olayın üzerinden çeyrek asır geçti.
Öğretmen arkadaşımla ilişkimiz, belki dostluğumuz desem daha doğru olacak, o zamandan beri devam ediyor.
Ama ideolojinin dışında.
Hayatın, ideolojinin dışında akan güçlü bir damar olduğunun farkında olarak...
Hatta ideolojinin, yaşam içinde bir teferruat olduğunu anlamış olarak...
(04 Mayıs 2011)


1316 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ALEVİ SEMAHIYLA SAHURA KALKMAK - 20/05/2018
alevi semahıyla
ESENÇAY'DA RAMAZAN - 20/05/2018
Esençay
BİR MİRAC’A DAHA İHTİYAÇ VAR - 14/04/2018
BİR MİRAC’A DAHA İHTİYAÇ VAR
MUHTAÇ ZAYIF KİŞİLİKSİZ DUYGUSUZ VE ŞIMARIK - 13/03/2018
muhtaç... zayıf... etkisiz...
ZAHİRİ DİNDARLIK - 01/03/2018
zahiri dindarlık
KİM KAHREDECEK AMERİKA'YI - 15/01/2018
Kim kahredecek Amerika'yı
YENİ YIL HUZUR GETİRİR Mİ - 01/01/2018
Yeni yıl
İNSANLIĞI ÇOCUKLAR KURTARACAK - 26/12/2017
Dünyayı çocuklar kurtaracak
GOOGLE FACEBOOK KULLANMAYIN - 19/12/2017
Kudüs
 Devamı
Hava Durumu
Saat