Diyorum ki hani, Hitler'in ruhunu mu çağırsak!

Haklı mıydı "adamcağız" Yahudiler'le ilgili insanlık dışı uygulamalarında!

*** 

"Kendi türüne/insanlığa" düşman olmak nasıl bir mahluk olmaya tekabül ediyor acaba?

Gazze'de, insana/insanlığa/vicdana ait bütün değerlerin yitirildiği, tüketildiği zamanları yaşıyoruz...

Kucaklarda çocuk bedenleri...

cansız...

Sırf o günahsız çocuklar için dünya ayağa kalkmıyorsa eğer, bilin ki insanlık vicdanını kaybetmiştir.

yani insafını... 

merhametini... 

şefkatini... 

İnsaf ve merhamet yeryüzünden çekilmişse, kıyameti beklemek icabeder.

Zira Tanrı'nın adaleti, merhameti, rahmeti, şefkati insanda tecelli eder.

Eğer insan tecelligâh olmaktan çıkmışsa, alemin varlık sebebi de ortadan kalkmış demektir.

Bu hal, alemin "dürülmesi"ne delâlettir.

Ortadan kalkmasına...

Yani kıyamete...

*** 

"İnsanlık" susuyor!..

IŞİD'ın barbarlığına bağıranlar, lanet okuyanlar, Gazze'deki utanç verici barbarlığa ses çıkaramıyor.

Daha bu akşam, haber kanallarından birinde, İsrail'in, Gazze'deki "terörist" mevzileri bombaladığını söylüyordu spiker.

Eğer işgal altındaki bir milletin kendini savunması bir "terör" olayıysa, işgal altındaki Anadolu'da düşmana karşı kurulmuş ve kendine dağları mekan tutmuş  tüm Egeli efeler de teröristti!

İnsanlığın "yamuklaşması" halidir ortada zuhur eden... 

Ya da Yahudi muhipliği...

*** 

İnsanı vahşi olandan ayıran, başkasının yaşaması için düşünce ve davranış geliştirebilmesidir.

Kendi dışındaki insanların kahrını çekebilmesidir...

Çilesine katlanabilmesidir...

Ki biz buna erdem diyoruz.

Bu bağlamda küresel düzlemde insanlığın vicdanı da kurumuş durumda.

Sadece zulmü seyretmek anlamında, koskoca insanlığın kendini kötüye/kötücüllüğe teslim ettiğini, aşağılığın aşağısı bir yaratık psikolojisine dönüştüğünü tiksinerek görüyoruz.

Orada bir halk yok ediliyor.

Öyle bir yok ediş ki bu, denk güçlerden birinin diğerini yok ettiği bir vasat değildir.

Tamamen kuşatan bir vahşetin içinde çocuklar, kadınlar, yaşlılar!

Savunmasızlar!..

Susmak, susabilmek, nasıl da korkaklıktır...

Hitler'in mirasçıları, cellatlarından aldıkları zulmü, zalimliği çoğaltarak, derinleştirerek, zulüm imparatorluklarını Ortadoğu'da inşa etmeye devam ediyorlar.

*** 

Ortadoğu coğrafyası, insanlık yoldan çıktıkça, Allah'ın resulleri yoluyla dinini inşa ettiği bir mekan oldu hep.

Allah, insanlığı, adaleti, vicdanı, merhameti, şefkati, yardımlaşmayı hep bu coğrafyadan seçtiği nebilerle kattı insanlığın mayasına.

İnsan, Ortadoğu'nun tarihsel derinliğinde Tanrısal iradeyle inşa edildi, olgunlaştırıldı, kemale erdirildi.

Tüm dinlerin neşet ettiği, dünyayı aydınlattığı Ortadoğu coğrafyası yeni bir dinin doğuşuna sahne oluyor!

Bu din, Tanrısal bir din değil hiç kuşkusuz.

Zulmün, ahlâksızlığın, vicdansızlığın yeniden tarif edildiği bir din...

Bu sefer karanlık zuhur ediyor Ortadoğu coğrafyasından.

Zuhur eden bu karanlık gölgeliyor tüm insanlığı!

Allah bunun hesabını görmeyi bir başka boyuta bırakırken, bizi, insan olduğunu iddia edenleri, bu zulüm karşısındaki omurgasız duruşumuzla test ediyor olmalı...

Hiç bir şey yapmıyoruz maalesef!

Yapamıyoruz... 

Diplomasi "insanlar" arasında iş görür.

Karşı taraf kendini "insandışılık" üzerinden üretiyorsa diplomasi çare olmayacaktır elbet.

Geriye tek çare kalıyor:

"Ey Hitler!

Gel de yarattığın canavarı yok et!.."