Önce düşmek lâzım demek ki!..

Ayaktaki halimizi özlemek için düşmek...

Kıymetini bilmek için ayakta olmanın...

ayakta kalmanın...

ayakta kalabilmenin...

***

Ayaktaki halimizi özleyecek kadar yerde kalmak...

Ve sürünmek...

Toza toprağa bulanmak...

Çamura...

Ve pisliğe...

***

Kaybedilen şeyin değeri var.

kaybedilenin...

Kaybedilen ve bulmak için aranılan şeyin...

sağlığın...

varlığın...

ülkenin...

hatta dinin...

imânın...

ve huzurun...

dolayısıyla mutluluğun...

***

Düştük...

Yerlerdeyiz...

Sürünüyoruz...

Çamur içinde...

Ve pisliğe bulanmış...

Müslümanlar olarak...

Dünya Müslümanlarından söz ediyorum.

***

Düştük...

Yerlerdeyiz...

kan revan içinde...

cansız bedenlerimiz her yerde...

parçalanmış...

Öldüren de biziz...

ölen de...

Allah adına!...

"Allahuekber" nidalarıyla!..

Ölenin de öldürenin de ağzında aynı nida:

"Allahuekber!.."

***

Müslüman'ı Müslüman'ın "zulmünden" kurtarmak için "Batılılar"ı bekliyoruz!..

Zulmün babalarını...

Zulmü çoğaltanları...

Zira "kendi barışımızı" üretemedik.

İslâmi barışı...

İslâm'ın barışını...

***

Tüm dünyaya mutluluk vadedecek bir "İslâm bilincimiz" yok.

Tüm dünyayı, tüm insanlığı içine alabilecek bir şefkat tahayyülümüz de.

Çünkü "İslâm"ı unuttuk.

Aslolanı...

Allah'ın dinini...

"İslâmsız" Müslümanlarız!..

Din deyince mezheplerimiz geliyor aklımıza...

Sünniliğimiz...

Şiiliğimiz...

İslâm deyince "tarikatımız" geliyor aklımıza...

cemaatımız...

ve şeyhimiz...

hoca efendilerimiz...

***

"Doğru"muzu İslâm değil, tuttuğumuz parti belirliyor.

etnik kimliğimiz...

milliyetçiliğimiz...

mezhebimiz... 

El-Kaide...

Taliban...

Ve şimdi de de IŞİD!..

"Dünyada farklılıklar medeniyeti inşaa etmiş Müslümanların çocukları, farklılıklara tahammülsüzlükleri, mezhepsel mutlakiyetçiliklerinden dolayı utanç verici barbarlıklar sergiliyorlar." (1)

(1) A. MÜFTÜOĞLU