Arada bir ıslık çalıyor ırmak kenarında önüm sıra giden iki liseli gençten biri.

Birinin koltuğunun altında defteri. Rulo halinde diğerinin ki...

Gömlek yakaları üstten bir iki düğme açık.

Kravatlarının düğümleri göğüs hizasına düşürülmüş.

Beyaz gömleklerinin etekleri lacivert ve siyah ceketlerinin altından çıkmış...

Eski zaman berduşlarıydılar sanki ya da ayyaşları...

Ama eski zaman berduşlarında, ayyaşlarında hep bir edep kaygısı vardı sanki.

Konuşmaları, giyimleri, yürüşleri mizahın konusu dahilindeydi. Hoş da görülürdü hatta...

***
Islığın sahibine dönüp bakıyor bazıları. Bir rahatsızlık dönüp bakanların yüzlerinde...

Çalınan ıslığa ırmağın karşı tarafından cevap geliyor.

Tanıyor olmalılar birbirlerini.

Karşıdan karşıya önce tek kelimelik, ardından öznesi ve yüklemi olan cümleler gidip gelmeye başlıyor...

Irmağın iki yakasında gidip gelen cümlelerin içeriği karşı kaldırımdaki liseli kızların yüzünü kızartırken, bazı kızlarda da utangaç bir gülümsemeye sebep oluyor.

Gençler birbir annelerine pornografik göndermeler yapıyorlar!.. şakasına!... eğlencelik!..

Kepazelik, akıp giden suyun iki yakasında yankılanarak çoğalıyor...

Teslim alıyor kadim geleneklerimizi...

Edebimizi..."

"Ahlakımızı..".

"Ar ve haya duygumuzu..."

Ayıp, günah ya da utanma duygusu hiç uğramamış sanki bu topraklara.

Bu şehrin şehzadeleri manevi bir miras bırakmamışlar sanki...

Pirler, Kurtboğan, Serçoban, Tezveren, İğneci Baba evliyaları hiçbir şey söylememişler bu kentin insanlarına sanki...

Din uluları, şeyhler, müritler geçmemişler bu coğrafyadan sanki...

Bir dinsizleşme, bir ahlaksızlaşma zuhur ediyor ve çöküveriyor kentin orasına burasına....

"Bizim "olan gençlerin "bizim olmayan halleri" bir travmayı işaret ediyor kültürel kodlarımızda...

Dini kodlarımızda sarsıntılar... ahlaki kodlarımızda da...

"Dindarlaşalım" nidalarıyla, "hayır" nidalarının ülke semalarına yükseldiği bir zamanda...

***
Gençlerin sokağı işgal edişleri, sokağın eski sahiplerini rahatsız ediyor.

Sokağın eski sahipleri...

Yaşlılar, yetişkinler, güngörmüşler...

Terbiye edicileri...

Kültür aktarıcıları...

Edep ve haya duygularının aşılayıcıları...

Geleneğin, geleneksel yaşamın muhafızları...

Pusmuş, sinmiş durumda hepsi...

***
Geleneklerimiz, deseniz, "modern yaşam" savunması geliyor karşıdan.

Din, deseniz, "bilimsel akıl, laiklik" itirazı yükseliyor.

Ahlak, deseniz, "özgürlükler var" savunması.

Edep, haya, deseniz, "hangi çağda yaşıyoruz" gülümsemesi suratlarda, müstehzi...

***
Peki, ne durduracak bizi?..

Kim terbiye edecek yeni nesilleri?..

Ya da hangi eğitim sistemi?..

(Devam edecek)

Bu yazı 2 yıl önce Yeşilırmak Gazetesi (http://www.yesilirmakgazetesi.com/yazi-detay/310/%E2%80%9Cbizim) adresinde yayınlanmıştır