Ölüme yatanlar ölseydiler ne hissedecektik?
"İyi oldu!.." mu diyecektik?
Ya da "Oh olsun!.."
"Hak etmişlerdi!.." ya da...
Hangisini?..
***
Belki de "Yazık oldu!.." derdik...
"Keşke ölmeselerdi." belki...
***
Sahi yukarıdaki cümlelerden hangisini kurardık?
Kuracağımız hangi cümle ülkenin yaşadığı sorunu "sevgi" üzerinden çözmemize katkı sağlardı meselâ?
Kuracağımız hangi cümle düşmanlığı çoğaltmazdı?
Ya da hangi cümle ölenle, ölenin geride kalan acı içindeki yakınlarıyla bir ilişki kurmamızı sağlardı?
Kucaklaşmamızı...
Tekrar "biz" olmamızı...
***
"Kürtçe" savunma hakkı istiyorlar.
kendi dillerinde...
anadillerinde...
Sizce insani değil mi insanın annesinden öğrendiği dili her alanda kullanmak istemesi?
Velev ki anadil talebinde bulunanlar katil olsun...
***
Bu coğrafyanın dinle kurduğu ilişki üzerinden soralım soruyu meselâ.
"Ne olursa olsun yine gel..." diyen Mevlâna ne derdi ana dil talebinde bulunanlar için.
***
Hacı Bektaş-i Veli "Hayır!" der miydi bu talebe...
***
Savaş meydanında kendini öldürmeye gelmiş, attıkları taşlarla dişlerini kırmış, yüzünü kan revan içinde bırakmış kavmine bakıp, "Allah'ım kavmimi affet. Onlar ne yaptıklarını bilmiyor diyen İslam'ın Peygamberi acaba ne derdi anadil talebinde bulunanlar için...
Kendine iman edenleri öldüren ve kendi canına da kast etmiş müşrikleri affetmiş bir peygamber, anadilde savunma hakkı talep eden ölüm orucuna yatmış, molotof ateşi gayyasında Serap'ı yakan terörist için de olsa "ne anadiliymiş, bırakın ölsün" der miydi?
***
Allah...
İnsanı yaratan...
Ve dilini de...
"... dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması onun ayetlerindendir..." diyen Allah, günah yazar mıydı "Anadilimde savunma yapmak, anadilimde okuyup- yazmak istiyorum." diyen kuluna...
***
Öldüklerinde, ölmelerine göz yumulduğunda, ölümleri seyredildiğinde geride bırakacakları etkiyi düşündük mü hiç?
Annesinin bağrında yanacak ateşi...
Babasının...
kardeşlerinin...
yakın akrabalarının...
Kocaman Kürt coğrafyasının yaşayacağı travmayı düşündük mü hiç...
***
Unutulmamalıdır ki Arap baharını başlatan olay, Tunuslu bir gencin kendini meydanda yakmasıyla başlamıştır.
***
Bu ülkenin Müslümanları, Allah'ın ayetlerinden olan farklı dillerin kullanılmasının devlet tarafından engellenmesine itiraz etmelidir.
Belki Diyanet İşleri Başkanlığı da "farklı dillerin" yaşamın her alanında kullanılmasının din bağlamında ne anlama geldiğini açıklaması gerekir.
Dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Türklerin anadillerinde eğitim yapmalarını savunanların da bu ülkedeki Kürtlerin anadil taleplerini tanımaları, tutarlılığın ve ahlakın bir gereğidir.
***
Ölüm oruçlarında ölenlerin olduğu bir ülkenin, "küresel vizyonu" olamaz...
Nedeni her ne olursa olsun, açlık grevlerinde ölenlerin olduğu bir ülkenin, dünyaya söyleyecek hiç bir sözü de olmayacaktır.