Çatışmanın panzehiridir "farklı" olana karşı duyacağımız muhabbet...
İnsanın kendi farklılığını özgürce yaşamasına duyulacak saygı, güven içinde olmanın sigortası olacaktır.
Kendine "güvenlik" vadeden böyle bir toplumla da çatışmayacaktır birey. Aksine güven halinin, yani mevcut durumun devam etmesi için mücadele edecektir.
Bireye kendi kimliğini ya da inancını yaşama özgürlüğü sağlandığı sürece, birey, içinde bulunduğu topluma karşı bir aidiyet duygusu geliştirecek, kendini o toplama "ait" hissedecektir.
Toplum, kimlikler ya da inançlar üzerinde bir yasaklamaya gittiğinde, "yasaklanmış olanın" bağlıları rahatsız olacak, topluma karşı hissettikleri aidiyet duyguları zayıflayacak, hatta kopacaktır!
Kendilerini "yasaklı", hatta "güvenilmez" hissedenlerin yapacağı tek şey, mevcut toplum içinde "kendilerine ait" bir özgürlük alanı açmak olacaktır ki, bu da bireyin ya da bireylerin "yasaklayıcı" olanla çatışmasını kaçınılmaz kılacaktır.
***
Tunceli milletvekili, Alevi vekillerin "cem ibadetlerini" yapabilmeleri için TBMM sınırları içinde bir cemevi ihdas edilmesini istemiş.
Meclis başkanı da Diyanet'in "Cemevleri ibadethane değildir." fetvasından hareketle uygun görmemiş bu talebi.
Talepte bulunan kim?
Aleviler...
"Olmaz" fetvasını veren kim?
Sünni diyanet...
Ekranlarda kızılca kıyamet...
"Yasak"lamanın doğal sonucu yani...
Kavga... çatışma... ayrışma... ve bölünme...
***
"Biz ibadetimizi cemevinde yaparız." diyor vekil.
Bodrum'dan bağlanan Süleyman ATEŞ, "Asla!" diyor sinirli sinirli. "Cemevi ibadethane değildir."
Süleyman Ateş kim? Sünni bir akademisyen... profesör...
Sünni akademiada bir otorite... çok değerli...
Peki karşıdakiler?
Alevi dernekleri başkanları. Bir diğeri Alevi milletvekili. Bir diğeri Alevi yazar...
***
Alevilerin cemevi taleplerinin yerine getirilmesi neden Sünnilerin iznine bağlı olsun!
Velev ki cem evinin "ibadethane" olamayacağı ayetle sabit olsun. Böyleyken dahi Alevilerin cem evlerine "ibadethane statüsü" verilmesini istemeleri onlar için bir "hak"tır.
Cemevlerinin ibadethane olup olmadığı iddiası Alevileri ilgilendirir, Sünnileri değil.
Sünniler elbette ki cemevlerinin ibadethane olmadığına inanabilirler. Ama "sadece inanabilirler." Buna itiraz etme ya da engel olma hakkını kendilerinde bulmamalıdırlar...
Alevilerin bu isteklerinin bir günaha tekabül ettiği düşünülse bile kimsenin buna engel olma/yasal engel çıkarma hakkı yoktur.
***
Çağdaş, demokrat bir devlet, "her türlü inanç özgürlüğüne" olanak sağlamalıdır. Ta ki bu özgürlük, başkasının özgürlüğünü kısıtlayıcı olmasın...
Aslında günlük hayatın doğal akışı içerisinde Alevilerin "ibadet" anlamında cemlerini yapmaları Sünniler açısından bir sorun teşkil etmemektedir. Sünnilerin "ibadetleriyle" de Alevilerin bir problemi yoktur.
Ancak her iki kesimin de kendi itikatlarını yaşama noktasında devletle sorunu vardır.
Ve hatta Kürtlerin de...
***
İdeolojik devlet, bir dönem başörtülü genç kızları üniversite kapılarından geri çevirerek mağdur etti. yüzlercesini... binlercesini...
Gerekçesi "rejimin bekası"ydı...
***
Aynı ideolojik devlet refleksi, şimdi de Alevi vatandaşları mağdur ediyor...
Aleviler, cemevlerinin ibadethane statüsünde resmen tanınmasını istiyorlar.
Dertleri anayasal güvence...
Bu devletin "güvencesidir" talep ettikleri...
"Hayır!" diyor devlet.
Gerekçesi, "bölünürüz!..
***
Kürtler de "anadilde eğitimin" devlet tarafından anayasal güvence altına alınmasını istiyorlar...
Devlet yine "hayır" diyor...
Gerekçesi yine aynı...
"Bölünürüz!.."
***
Devlet adeta halkıyla çatıyor!
Tek sorun, devletten hak talebinde bulunanların "birleşememesi..."