• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Üyelik Girişi
ANI ÖYKÜLERİM
ZEKAİ GÖRGÜLÜ
z.gorgulu@hotmail.com
ŞEHİRDEN MANZARALAR (II)
10/07/2012

Şehrin meydanının batısında bir ayakkabı boyacısı...
Arkasında, inşaat halindeki Telekom binasının inşaat sahasını sınırlayan turkuaz renkli reklamlardan oluşmuş bir barikat.
Yüksek mi yüksek.
Hemen kafasının üstünde kırmızılı çadırı.
Çadırına hemen üstündeki ağaçtan yeşil gölgeler sağılmakta...
Serin ve sükunet vadeden...
Önünde gemi misali bir boya sandığı her iki ucundan yukarılara doğru yükselen.
Altın renkli kapaklarıyla boya kavanozları.
Rengarenk...
Oraya buraya asılmış ayakkabı bağcıkları. Onlar da rengarenk...
Ve ayakkabı keçeleri...
***
Hiç ayakkabı boyatmadım.
Oraya geldiğinden beri.
Yerleşti yerleşeli oraya.
Daha sabahın yedi buçuğunda meydana girdiğimde onu hep boya sandığının arkasında müşterisini beklerken görürüm.
Meydanın tek canlısı gibi... hatta tek sahibi...
Dimdik oturan geniş vücudunun üzerindeki başı da dik ve gözleri meydanı tarıyor her daim...
Ona görünmeden meydandan ve çevresinden geçmek pek mümkün gözükmüyor.
Hiç ayakkabı boyatmamış olmama rağmen her sabah meydana girerken, daha uzakta bakışlarını üzerimde hissederim.
Selamlaşmaya hazır bir beden dili...
"Günaydın!" diyorum meydanın öbür ucundan.
"Günaydın ağabeyciğim!" diyor gürül gürül, meydanı dolduran bir sesle. "Hayırlı işler, hayırlı müşteriler... Allah utandırmasın abiciğim!.."
Meydan gümbür gümbür...
***
Bir sabah boya sandığının başında durdum. Göz göze geldik.
"Her sabah yanından geçiyorum. Selam veriyorum. Büyük bir içtenlikle selamımı aldın hep. Oysa aylardır bir kez olsun ayakkabımı boyatmadım sana."
"O ne demek ağabey!" dedi hayretle iri gözlerini gözlerime dikerek.
"Allah verir rızkımızı. Senden olmaz, başkasından olur."
Çıkardım ayakkabılarımı, oradan bir çift terlik giydim ve dükkana yöneldim.
***
Elinde ayakkabılarım ve bir de ayakkabı çekeceği ile geldi dayandı kapıya bir yarım saat sonra.
Hemen önümde diz çöktü. Ayaklarımın dibine...
Bir elinde ayakkabı çekeceğini uzatıyor bana doğru.
Utanıyorum diz çökmesinden...
"Estağfurullah Yalçın abi!" diyorum geri çekilerek.
"Ben işimi yapıyorum ağabeyciğim." dedi ayakkabıların içindeki gergili kalıpları çıkarırken. "İşimi seviyorum ve müşterime hizmet ediyorum. Bundan ekmek yiyorum. Evimin rızkını bu işten kazanıyorum."
Yani diyor ki; ben senin önünde diz çökmüyorum. İşime saygım var. Rızkıma. Ve ben seni memnun ettiğimde işimi yapmış, helalinden rızkımı kazanmış olacağım...
***
Şoför, "yeni" asfaltlanmış yolda zikzaklar çiziyor.
Kaçıyor...                                                                                           Çukurlardan...
Yolun ortasına... Sonra kenara...
Savruluyor sert.
"Yeni" asfaltlanmış yol boyunca!
Yol, asfaltla yükseldikçe çukurlar derinleşiyor...
Telefon, elektrik ya da kanalizasyon bacalarının kapakları derinlerde.
Bu sefer kaçamıyor şoför çukurdan. Kaçacağı tarafta başka bir araç beliriveriyor.
Ve tekerlek düşüyor çukura...
Sarsılıyor araba...
Ve şoförün ağzından sunturlu bir küfür dökülüyor çukura ve mimarlarına(!)



1641 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ALEVİ SEMAHIYLA SAHURA KALKMAK - 20/05/2018
alevi semahıyla
ESENÇAY'DA RAMAZAN - 20/05/2018
Esençay
BİR MİRAC’A DAHA İHTİYAÇ VAR - 14/04/2018
BİR MİRAC’A DAHA İHTİYAÇ VAR
MUHTAÇ ZAYIF KİŞİLİKSİZ DUYGUSUZ VE ŞIMARIK - 13/03/2018
muhtaç... zayıf... etkisiz...
ZAHİRİ DİNDARLIK - 01/03/2018
zahiri dindarlık
KİM KAHREDECEK AMERİKA'YI - 15/01/2018
Kim kahredecek Amerika'yı
YENİ YIL HUZUR GETİRİR Mİ - 01/01/2018
Yeni yıl
İNSANLIĞI ÇOCUKLAR KURTARACAK - 26/12/2017
Dünyayı çocuklar kurtaracak
GOOGLE FACEBOOK KULLANMAYIN - 19/12/2017
Kudüs
 Devamı
Hava Durumu
Saat