Kabe’ye sığınan katil bile olsa, onu alıp atamazsınız.

Zira bütün mabetlerin özü “sığınılan” yer olmasıdır.

tapınakların özü…

camilerin…

mescitlerin de.

Sığınılan yer…

korunulan…

güvende olunan…

***

305 ölü Mısır’da…

El Ravza Cami’inde…

öldürülmüş…

katledilmiş…

Camide hem de…

mabette…

güvende olunulan yerde…

sığınılan…

***

Sığındığınız yerde öldürülmek!

Katledilmek!

Hem de Müslümanlar tarafından…

Din “kardeşleriniz” tarafından!

Dindaşlarınızca!

gördünüz mü çelişkiyi… tezatı…

***

“Utanç verici barbarlıklar” hüküm sürmede dünyada…

İslâm dünyasında…

Müslümanların dünyasında demek daha doğru olacak.

Zira ikisi de farklı kavramlar.

***

İslâm…  

Adını Allah’ın koyduğu din.

has… arı duru… noksansız... mükemmel…

***

Müslümanlık…

Bizim İslam’ı yaşama biçimimiz.

şeklimiz.

becerimiz.

anlama ve kavrama yeteneğimiz.

zekâmız!..

***

İslam mahzun.

Onu mahzun kılan da taliplileri…

Yani İslâm’ı “talep” edenler…

Müslümanlar…

***

Üsküdar’da bir camide cuma namazındaydım geçtiğimiz yaz.

Vaiz tüm ciddiyetiyle “kelimesi kelimesine” minberden sesleniyor.

“Namazda ayakta iken, iki ayak arasındaki aralık dört parmak olacak. Yoksa namaz sakatlanır.”

“Otururken sağ ayağınızın baş parmağı yere dik olacak.”

“Sinek geldi, elinizle kovdunuz. İkinciye geldi yine kovdunuz mekruh olur. Üçüncüye yine geldi kovarsanız, namazınız bozulur.”

“Bir öksürdünüz. İkinci öksürük mekruhtur. Üçüncü öksürükte namaz bozulur.”  

***

Muhtemelen Mısır’daki El Ravza Cami’sine saldıran Ensar Beyt el Makdis adlı örgütün elemanlarının da namaz kılarken ayakları arasındaki mesafe dört parmaktı.

Muhtemelen namazda otururken de sağ ayaklarının baş parmağı yere dik şeklindeydi.

Yine namazlarda yüzlerine konan sinekleri de hiç kovmadılar belki.

Ve yine namazlarda hiç aksırıp-tıksırmadılar da…

Dolayısıyla namazları mekruh olmadı… bozulmadı…

Ama kalktılar ellerinde silahlarıyla 305 Müslüman’ı katlettiler.

Utanç verici barbarlıklarıyla parmak ısırttılar.

***

Kimse, hiç birimiz, “bu emperyalistlerin oyunu” falan demesin.

ABD’nin ya da İngiltere’nin.

Biz “kukla yaratılışlı” olunca, oynatıcılarımız da çok oluyor.

Kukla…

özne değil nesne…

her şekle sokulabilen…

kullanılabilen…

ve oynatılabilen…