Yine tam ortadan ikiye yarıldık.
Bölündük düşmanlaşarak…
Halk, “Hainler”i yönetici seçiyormuş meğer!…
Bölücüleri!…
***
Devletimiz her zaman kendi halkından korktu.
Ve korkularını bir türlü aşamadı:
Komünizm korkusu…
Şeriat korkusu…
Kürtçülük…
Alevilik vs…
***
Gazeteciler, muhalefet, yazarlar hep bölücü, terör destekçisi olarak görüldü…
Toplum olarak farklılığa ve çoğulculuğa bir türlü tahammül edemedik.
***
Cumhurbaşkanı ERDOĞAN:
İstanbul Belediyesi başkanıdır.
Siirt’te 1999 yılında halka hitaben Ziya GÖKALP’in bir şiirini okur.
Meğerse ERDOĞAN bu şiirle:
“Halkı, sınıf, ırk, din, mezhep farklılığını gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik” etmişMİŞ!..
Devletimiz (bugün olduğu gibi) derhal harekete geçer ve Erdoğan’ı 10 ay hapse mahkûm eder…
Ve Erdoğan İstanbul Belediye başkanlığından ayrılarak hapse girer.
Tıpkı bugünkü Esenyurt Belediye Başkanı gibi!..
***
Hani denir ki:
“Dünün mağdurları bugünün; bugünün mağdurları yarının olası zalimleridir.”
Neye karşıysak, gücü ele geçirdiğimizde ona dönüşmek insanın en yaman çelişkisidir.
***
Birbirimize “parmak sallamadan”, “kutuplaştırıcı” bir dil kullanmadan “özgürce” konuşmayı bir türlü beceremedik.
Türkiye’de tüm iktidarlar, hep toplumu hizaya sokmaya çalışmıştır. Farklı olanı tehlikeli görmüş ve şiddet göstermekten de geri durmamıştır…
Bu nedenle de bir türlü demokratik bir düzeni inşa edemedik.
Edemedik ve hep Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müdahaleleri ile karşılaştık…
***
Ahmet Hamdi TANPINAR’ın bir sözüyle bitirelim…
“Bir toplumda ne kadar “vatan haini” varsa o toplum, demokratik toplumdan o kadar uzaktır.”