17-18 Haziran’da Üniversite giriş sınavlarında görevliydim.
Sınav yapılacak binaların önünde öğrenciler…
öbek öbek…
Heyecanlı olanlar…
elleri yüreklerinde…
ve arkalarında yürekleri ağzında anneler… babalar…
Bir de “geçerken şöyle bir uğradık!” tipinde öğrenciler.
heyecansız…
kayıtsız…
lakayt hatta...
“zoraki orda olmuşluk” hali çoğunda…
***
Milyonlarca öğrencinin üniversite okumaya zorlanmasını anlayamıyorum.
Zaten olmuyor da.
Yaptığımız tek şey ortalığı işsiz gezen üniversitelilerle doldurmak.
Üretime katkı sunmayan üniversitelilerle.
Ortalık, işsiz gezen diplomalı üniversitelilerle dolu.
***
Gelişmiş ülkelerdeki nüfusla üniversiteli öğrenci sayılarına bir bakalım:
Türkiye:
Nüfusu : 85 milyon üniversiteli öğrenci sayısı : 8,5 milyon.
Almanya:
Nüfusu: 83 milyon üniversiteli öğrenci sayısı : 3 milyon.
Fransa :
Nüfusu: 67 milyon üniversiteli öğrenci sayısı : 2,5 milyon.
İngiltere :
Nüfusu: 66 milyon üniversiteli öğrenci sayısı : 2.3 milyon.
***
Herkes doktor olmak istiyor.
mühendis… vs…
Kimsenin ara elemanı olmaya niyeti yok.
Mesela su tesisatçısı olmaya…
elektrik tesisatçısı…
kuaför…
terzi…
kaportacı…
oto boyacı… vs.
***
Kimsenin tulum giymeye niyeti yok.
Baret takmaya mesela…
Herkes takım elbiseli olmak istiyor.
kravatlı…
masa başında…
rahat…
konforlu…
***
Şu unutulmamalı ki dünyaya yön verenler ömürlerini atölyelerde geçirenlerdir.
Araştırma-geliştirme merkezlerinde didinenler…
Laboratuvarlarda uykusuz kalanlar…
Dünyaya “marka” üretip, satanlar…
***
“Pozisyon” sahibi olmak değildir önemli olan…
Vali… kaymakam… savcı… vs
Bu mevkiler birer pozisyondur ve önemlidir.
***
Su tesisatçılığı da bir meslektir.
Kuaförlük mesela…
terzilik…
boyacılık…
motor ustalığı… vs…
Bunlar da birer meslektir ve “değerli”dir…
***
“Önemli” olandan yana değil, “değerli” olandan yana tercih kullanmak, ülkenin ve ülke gençliğinin geleceği için çok daha önemlidir.