Ne ilginç değil mi?

Hiç "yoktan" IŞİD denilen bir örgüt çıkıyor ortaya...

Hiç yoktan!.. hiç yok iken!.. bilinmez iken!.. birden bire!.. aniden!..

Hem de ne çıkış!

Tahminen otuz bin yüzü peçeli, elleri otomatik tüfekli "şeriat" fedaileri fink atıyorlar Ortadoğu coğrafyasında!

Toplu katliamlar yapıyorlar. İdamlar gerçekleştiriyorlar kameralar karşısında.

Şehirleri zaptediyorlar ülkeden ülkeye.

Bir Suriye'deler!

Bir Irak'ta!

Hiç "engel" yok önlerinde!

Tek "engelleri" Batılı koalisyon güçleri(!)

Hıristiyan Batılı koalisyon güçleri IŞİD'i bombaladıkça ve yüzlerce IŞİD militanını öldürdükçe IŞİD de Müslüman kentlere saldırıyor. Saldıranlara değil, Müslümanlara!..

Yüzlerce Müslüman'ı katlediyor IŞİD. İdam ediyor.

Geçenlerde de Hamas'ı tehdit etmiş, "Yok edeceğiz sizi!" diye.

Hani şu İsrail'in yok edemediği Hamas'ı!

Kim bilir İsrail nasıl sevinmiştir?!

***
Elbette konu üzerine büyük büyük lâflar edecek bir terör uzmanı değilim!

Hele hele Ortadoğu uzmanı hiç değilim.

Ne haddime!

Naçizane sadece anlamaya çalışıyorum.

Anlamaya ve anlamlandırmaya.

Hüküm ya da yargı cümlesi kurmadan.

Sadece sorarak? Kendime sorarak...

Gördüklerimden, duyduklarımdan ve bildiklerimden hareketle de cevaplamaya çalışarak.

***
Kimdi bu IŞİD?

Yani "Irak Şam İslam Devleti" örgütü...

Ortadoğu coğrafyasında "İslam şeriatını" tesis edecek "mücahitler" topluluğu!
Allah'ın adını, sözünü yeryüzüne yayacak fedailer!

Düşmanları kim peki? Kurmak istedikleri İslâm şeriatının düşmanları?

Engelleyicileri...

Siyonist İsrail? ABD? İngiltere? Fransa? Almanya? Vs.

Eğer bunlar olsa düşmanları, meselâ aynı coğrafyadaki İsrail. Ona saldırmaları gerekmez mi?

Ya da İsrail'i Ortadoğu'nun kalbine bir hançer gibi saplayan İngiltere'ye ve Fransa'ya...

Ve hatta İsrail'in en büyük koruyucusu ABD'ye...

Ama hayır! Hiçbirine saldırmıyorlar.

Hep Müslüman diyarlara ve hep Müslümanlara!

Ama kesinlikle Müslümanlara!

***
Anlaşılan o ki, Ortadoğu'da "sürdürülebilir" bir savaş mümkün kılmak isteniyor!

"Sürdürülebilir" bir savaş için de "sürdürülebilir" düşmanlıklara ihtiyaç var.

Farklı dinlerin savaşı söz konusu değil burada. Farklı milletlerin savaşı da.

Sadece Müslümanların bir biriyle savaşı söz konusu.

Türklerle Kürtlerin de bu savaşın içine çekilmesi "çıldırmış" bir Ortadoğu ortaya çıkaracak.

IŞİD, bu coğrafyada farklı etnik ve kültürel yapısıyla bölünmeden bütün kalabilmiş Türkiye'de, Türklerle Kürtlerin birbiriyle savaşını başlatacak atışın aracıdır.

IŞİD, savaşı başlatacak bir aktör değil. "Savaşı başlatacaklar"ın elindeki silahtır. O silahın tetiğidir.

Bir "perde"dir IŞİD.

Gözümüze gerilmiş bir perde.

Düşmanımızla aramıza, düşmanın gerdiği bir perde.

"Düşman"ı görmemizi engelleyen.

Perde oynadıkça sövüyoruz!..

Perdeye!..

Perdenin gerisindeki perdeyi "sallayan"a değil.

Perdeye... Sadece perdeye... Her hâlukârda perdeye...

***

IŞİD'e lanet, silaha lanet mesabesindedir. Oysa lanet, o silahı tutan ele olmalıdır.

IŞİD, emperyalizmin post-modern oyuncağıdır.

Unutulmamalı ki oyuncaklar oyalanmak içindir.