Başbakan DAVUTOĞLU, Geleceğin Şehirleri Sempozyumu'nun gala yemeğinde yaptığı konuşmada Amasya'dan bahsedip:

"Ben şehirlerin gerçek ruhunun el etek çektikten sonra gece yarısı veya sabah güneş doğarken hissedildiğini düşünürüm.

Amasya'ya gidin, Yeşilırmak'ın suyunun toprağa teması ve kıyıdaki evler, sizde, işte mekan, şehrin doğacağı yer burasıdır duygusu uyandırır" diye konuştu."

***

Sayın Başbakan doğru söylemiş.

Ancak sayın DAVUTOĞLU'nun sözünü ettiği Amasya, "Osmanlı Amasya'sı"dır.

Osmanlı'nın Amasya'sı.

Osmanlı'dan kalan, Osmanlı'nın bize bıraktığı Amasya...

Ve Selçuklu'nun...

Ve daha öncekilerin...

***
Sayın DAVUTOĞLU "şimdi"nin Amasya'sını da bir görebilseydi keşke.

Son kırk-elli yılda betonlaşan Yeşilırmak'ı...

İki yanı sitelerle doldurulan, sitelerle boğulan...

sitelere boğdurulan Yeşilırmak'ı.

Ve yeşille ilişkisi kesilen...

***

Bu şehre dışarıdan gelenlere gösterebileceğimiz tek şeyimiz tarihimiz.

Camilerimiz meselâ...

hamamlarımız...

konaklarımız İçeri Şehir'de... Sofular'da... 

Osmanlı yani...

Ve Selçuklu...

Daha öncesi...

Harşena Dağı'mız meselâ... Üzerinde Kral Kaya Mezarları...

Irmak boyunda Aynalı Mağara.

Ferhat-Şirin Müzesi...  

Hepsi geçmişimiz...

Şehrin geçmişi... 

hafızamız...

belleğimiz

kimliğimiz...

Hepsi bu kadar!..

***

Gösterebileceğimiz bir "şimdi"miz yok.

Geleceğe bırakacak bir "şimdi"miz.

"Şimdi"nin içinde bir "gelecek..."

Bir "gelecek" tasavvurumuz yok çünkü.

***

Mimar Sinan'ı aşacak bir mimar da yetiştiremedik.

Yapabildiğimiz tek şey O'nu taklit etmek oldu...

Hep kötü kopyalarını yapabildik!

Ben söylemiyorum bunu. Ne haddime...

İşin uzmanları söylüyor.

Turgut CANSEVER meselâ...

Solcu sosyolog Prof. Besim DELLALOĞLU...

Ve Dücane CÜNDİOĞLU... vs.

***

Zira Mimar Sinan'ı besleyen bir "anlam dünyası" vardı... bir medeniyet tasavvuru... felsefesi...

Beslendiği membağın onda yarattığı bir kalıcılık iddiası...

Ancak cumhuriyet dönemi mimarisinin böyle bir derdi olmadı.

bir iddiası... bir medeniyet tasavvuru... bir felsefesi de...

***

Son iki yıldır Bahçeleriçi Mahallesinde kaldırım çalışmaları nedeniyle ırmağın iki yakasındaki ağaçlar kesildi.

Cascavlak bırakıldı ırmağın iki yakası. 

Cascavlak. çırılçıplak...

"Ama yerine yenisi dikildi." denecek.

Oraya konulan banklarda oturacak insanları gölgeleyecek bir ağaç gösterin bana.

Bankları gölgeleyecek bir tek ağaç...

Yok...

***
Der ki 1942'de CHP'den Maraş milletvekili seçilen A. Hamdi TANPINAR "Yaşadığım Gibi" (s 202) adlı eserinde:

"Yıkmak, yapmak için de olsa dahi daima zararlıdır. Ve hakiki yapıcılık, "ilave" etmektir." 

Zira yıktıkça hafızayı yok ediyoruz.