"Domateslerin altı da üstü gibi mi?!"

Bir ima bu.

Daha önce poşetlerin altına "çaktırmadan" konulmuş ezik ya da çürük domateslerin iması!..

Aptal yerine konuluşunun...

Aldatılmışlığının...

Parasının "çalınması"nın...

Defalarca hem de.

Değişik tezgâhlarda...

Pazarlarda...

***

Belediyenin, sokağın başına yol düzenlemesi için yığdığı taşları akşam karanlığında "bahçesine" çekiyor bir vatandaş el arabasıyla.

Kendinin olmayanı.

Kendine ait olmayanı.

Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olanı...

***

Elektrik saati bozulmuştu da bir komşunun, apartmandaki tüm daireler çöreğini, böreğini bu komşunun elektrikli fırınında pişirmişlerdi.

Bedeli ödenmeyen, "çalınan" bir elektrikle pişirilen çörekler "afiyetle" yeniyor, sonunda da "Çok şükür verdiğin nimetlere Allahım!.." deniyordu muhtemelen.

Hangi "nimet"e şükrediliyordu?

Bedeli ödenmeyen yani çalınan elektrik miydi nimet, içine haram karıştırılmış çörek mi?

***

Yine bir dostumdan dinlemiştim: Su saati bozulup, belediye tarafından onarım için sökülüp götürüldüğünde, apartmandaki tüm komşular merdiven sahanlığında halılarını yıkamak için sıraya girmişler.

Bir haftada apartmandaki tüm halılar yıkanmış.

Bedeli ödenmeyen suyla.

Çalınan suyla...

Hırsızlama...

Hırsızlıkla...

Ve muhtemelen çalınan suyla yıkanan halılarda beş vakit namazlar kılınmıştı.

Dualar edilmişti Allah'a...

***

Ve yıllarca devlete KDV ödememek için alıcı ile satıcı arasında "Fiş almazsam kaç lira olur?" pazarlığı yapıldı.

Devletten "vergi kaçırmanın" pazarlığı.

Vergi hırsızlığının...

Halkın neredeyse tamamının katıldığı bir hırsızlık...

***

Ve çocuğunun performans ödevini çalıştığı devlet dairesinin yazıcısından çıkaranlar.

Devletin mürekkebini, tonerini ve kâğıdını çocukları için kullananlar...

Kim bilir belki bu çocuklar da büyüdüklerinde "bakan" olurlar ve çocuklarına devletin başka "imkânlar"ını sağlarlar!..

Ve çok gördüm öğrencilerimin elinde DMO kalemlerini, defterlerini...

Resmî dairelerde halkın işi görülsün diye memurlara verilen kalemleri ve defterleri.

***

"Efendim bir kalemden ne olur. El hamuduyla götürüyor." diyenlerdenseniz şunu hatırlatmak isterim:

Mesele alınan "şey"in "az"lığında ya da "çok"luğunda değil, o "şey"in sizin olup olmadığındadır.

O "şey"in bedelini ödeyip ödemediğinizdir önemli olan...

Ayrıca "az" neye ya da kime göre "az"dır?

Ve "çok" neye ya da kime göre "çok"tur?

***

Hırsızlık, size ait olmayan "şey"e göz koymaktır.

Bedelini ödemeden o "şey"i mülkiyetine geçirmektir.

Az ya da çok.

Hiç fark etmez.

***

Hırsızlık hiç kuşkusuz bir "bozulmadır."

Kişilik bozulması...

Ahlâkın dumura uğraması...

Ve bir ahlâksızlaşma hali...

Çalan için...

Çalana göz yuman için...

Kendi çaldığını görmeyip, kendinden daha çok çalana bağıran için...